2 Ekim 2011 Pazar günü saat 12.30'da Kadıköy İskele Meydanı'nda İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak hazırladığımız aylık değerlendirmeyi kamuoyu ile paylaştık. Açıklamamızın içeriğini Eylül ayında ülkemizde meydana gelen iş kazaları, meslek hastalıkları ve özel olarak kimya sektörü oluşturdu. Aşağıda kamuoyu ile paylaştığımız metinin tamamını ve basında çıkan haberleri aktarıyoruz...
2011 yılı Eylül ayında ülkemizde Dünya İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi yapıldı. Burada bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, insan hayatının çok değerli olduğunu ve iktidarın anlayışının da bütün insanların eşit olması felsefesine dayandığını söylerken işçi sağlığını temel aldıklarını ifade etti. Ne yazık ki bu sözler samimi değildir ve yaşananları yansıtmamaktadır. Çünkü çalışma yaşamında adaletsizliği derinleştiren üretimin güvencesizlik temelinde örgütlenmesi uygulamalarının bizzat düzenleyicisi Türkiye’deki siyasi iktidarlardır. AKP de bu noktada öncüllerini aşmış ve güvencesizliğin yaşamın her alanında derinleşmesini sağlamıştır.
Sendikalar yasa tasarısı, ulusal istihdam stratejisi belgesi, iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarıları hızla hazırlanıyor ve önümüze bir bütün olarak geliyor. Her biri, şu an yaşanan sorunları olduğundan da büyütüyor ve bunları çözme iddiasıyla bambaşka bir işçi/çalışan cehennemine adımımızı atmamızı talep ediyor. İş cinayeti ve meslek hastalığına itiraz edecek gibi olanları, işsizlikle tehdit ediyor. İşsizlere ise ancak masraflarını kendi cebinden karşılamaları yoluyla iş “veriyor”. İşçilerin meslek eğitimi, sağlıklılık belgeleri ile sertifikalarını daha işe başvururken satın aldığı yetmezmiş gibi, ilk maaşından itibaren fona devredilen işsizlik ödeneğine, fona devredilmesi tasarlanan kıdem tazminatına ve iş kazası sigortasına da katkı yapması bekleniyor. Yeter ki sermayedar üzerindeki “işçilik maliyetleri” azalsın, istihdam artsın. Zira, istihdam bunca zahmete rağmen artmıyor. Sermaye, aynı miktar işçi ile daha çok iş yaptırıp daha çok verim elde ediyor, daha çok kazanç sağlıyor. Bu kadar uzun, yoğun çalışma ile işçilerin sağlığı ve güvenliğini maliyet olarak gören yaklaşım olağanlaştıkça, piyasadan satın alınabilir hizmetler halini aldıkça, devletin kendisi de hem taşeronluk hem de performans yönetimi yoluyla sürece ayak uydurdukça iş cinayetlerinin artması da gözle görülür hale geliyor.
Güvencesizliği gözler önüne seren en basit görüntü yaşanan iş cinayetleri, yaralanmaları ve meslek hastalıklarıdır. Sadece Eylül ayında basından derlediğimiz verilere göre kadın, erkek ve çocuk en az 59 işçi ‘can’ını kaybetti, 619 işçi yaralandı. Meslek hastalıklarında yaşanan vahametin tespiti ise çok daha zordur. Zira sadece 2 işçinin meslek hastalığına yakalandığını basından öğrendik ki bu durum buzdağının görünen yüzü bile olmamaktadır.
Tekil olarak sektörlere bakacak olursak;
Madenlerde basına 4 ölüm, 4 yaralanma yansıdı, yaralananlardan biri altın madeninde çalışan mühendis… Belediyede çalışan kanalizasyon işçilerinden 4’ü göçük altında kalarak, 2 belediye işçisi ise trafik kazasında olmak üzere toplam 6 işçi öldü, 2 işçi yaralandı… Enerji sektöründe inşaat halindeki barajlarda 5 işçi öldü ve 2 işçi yaralandı… İnşaat sektöründe ise 52 işçinin yaralanma ve 17 işçinin hayatını kaybetme haberi basına yansıdı… Gıdada 1 işçi yaralandı, 1 işçi hayatını kaybetti… Ağaç sektöründe 1 ölüm ve 4 yaralanma basına yansıdı… Bu arada canından olan, zehirlenen ve yaralanan metal, gıda, maden, enerji, belediye işçileri arasında hiç kadın işçi olmadığını öğrendik!...
Tarım-ormanda 79 işçi trafik kazasında yaralandı veya zehirlendi, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşmak üzere ve 2 kadın, 2 çocuk ve 1 erkek tarım işçisi hayatını kaybetti… Tekstilde 1 kadın işçinin mobbing vakası basına yansıdı; 2 ölüm ve 29 yaralanma yaşandı. Hayatını kaybedenler erkek işçilerken, yaralananlardan 16’sı kadın işçi, 13’ü erkek işçi… Eğitimde ise işsiz bir kadın öğretmen adayı intihar etti...
Nakliyat sektöründe 1 ölümlü kaza yaşandı... Havalimanında bir kadın güvenlik görevlisi kaza geçirdi... Konaklama sektöründe trafik kazası yoluyla 18 işçi yaralandı ve 1 işçi öldü... Metal sektöründe 6 işçi yaralandı, bu kazalardan biri sırasında yangın söndürmek için fabrikada çalışan itfaiye erlerinden 2’si de yaralandı... Çimento-cam sektöründe 2 ölüm, 8 yaralanma haberi basına yansıdı…
Tersane-gemi sökümde 1 işçi hayatını kaybetti, gemi inşa ve tamirde ise meslek hastalığına yakalanan 2 işçinin yanı sıra işitme kaybı sorunu basına yansıdı... Sağlıkta ise diş teknisyenlerinin 2’sinin silikozis hastalığına yakalanması sanırım bizim gibi konuyla ilgilenenler dışındaki medyayı şaşırtmamış ki yine basında haber değeri taşımadı... Sektörü belirlenemeyen iş kazası haberlerinde ise 27 yaralı ve 8 ölüm söz konusu...
Kimya sektörü alarm veriyor
İş cinayetlerinin oldukça sık yaşandığı alanlardan birisi kimya sektörüdür. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak yaptığımız basın taramalarına göre 2010 yılında 9’u zehirlenme, 2’si servis kazası ve 1’i yüksekten düşme olmak üzere en az 12 işçi ‘can’ını hayatını kaybetti. 2011 yılının ilk dokuz ayında ise ‘can’ kaybı 20’si patlama, 3’ü yanma ve 1’i ezilme olmak üzere en az 24’e ulaştı. Eylül ayında ise en az 2 ‘can’ kaybı ve 382 yaralanma yaşandı. Sektördeki iş cinayetleri her geçen gün artarken İstanbul, Kocaeli, İzmir ve Adana çevresinde yoğunlaştı.
İş cinayetlerinin oldukça sık yaşandığı alanlardan birisi kimya sektörüdür. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak yaptığımız basın taramalarına göre 2010 yılında 9’u zehirlenme, 2’si servis kazası ve 1’i yüksekten düşme olmak üzere en az 12 işçi ‘can’ını hayatını kaybetti. 2011 yılının ilk dokuz ayında ise ‘can’ kaybı 20’si patlama, 3’ü yanma ve 1’i ezilme olmak üzere en az 24’e ulaştı. Eylül ayında ise en az 2 ‘can’ kaybı ve 382 yaralanma yaşandı. Sektördeki iş cinayetleri her geçen gün artarken İstanbul, Kocaeli, İzmir ve Adana çevresinde yoğunlaştı.
Açıklamamıza Kimya Mühendisleri Odası’nın giderek artan iş cinayetleri değerlendirmesi ile devam ediyoruz…
Gerek depolama gerek üretme gerekse hammadde olarak kullanımıyla kimyasallar sanayinin hemen her noktasında bulunmaktadır. Bu kimyasalların yönetimi doğru olarak gerçekleştirilemezse yangın, patlama, zehirlenme, çevre kirlenmesi ve/veya meslek hastalıklarına sebep olabilir, olmaktadır.
Son birkaç haftada yaşanan iş cinayetleri bile durumu özetler niteliktedir. Ardı ardına yaşanan patlamaların kimya sektöründe ve organize sanayi bölgelerinde olmaları dikkat çekici bir durumdur. Kimya Mühendisleri Odası olarak her zaman sanayinin düzenli ve kontrollü bir şekilde organize sanayi bölgelerinde sürdürülmesi gerektiğini söyledik; fakat yaşanan olaylar güncel organize sanayi bölgelerinin ne kadar yetersiz olduğunu gözler önüne sermektedir.
Yerel yönetimlerin yeterli bilgi sağlamaması bir yandan da üretilen, taşınan, tüketilen kimyasalların miktarıyla ilgili verilerin toplandığı merkezi bir kurum olmamasından da kaynaklı olarak sektörel üretimin dağılımını net olarak bilmemiz mümkün değildir. Yaptığımız araştırmalar sonucunda elde edilen kısıtlı veriler bile riskin boyutlarını anlatmaktadır.
Kimyasal madde kazalarında müdahale yöntemini belirleyen karar üretme süreçlerinin bilgi temelli hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu noktadaki eksiklik patlama ve yangınlarda müdahalede bulunan itfaiye emekçilerinin de yaralanması, zarar görmesi ile bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Bizler, emek ve meslek örgütleri olarak bilgi birikimimizi her zaman halktan yana halk için kullandık ve kullanmaya devam edeceğiz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yapılacak düzenlemelerle ilgili olarak, emek ve meslek örgütleri karar süreçlerinde bulunmalıdır. Unutulmamalıdır ki, düzenlemeler insan odaklı değil kar odaklı olduğu sürece iş cinayetlerinin önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
Bu ay Tuzla Patlaması, OSTİM ve Davutpaşa patlamalarını bizlere hatırlattı. Fakat konunun uzmanı olan temsilcilerden oluşturduğumuz Tuzla İnceleme Heyeti ile patlama alanına gittiğimizde engellendik. Şeffaflıktan kaçılmasının ardındaki sebepler nelerdir?
Davutpaşa’da, OSTİM’de, Tuzla’da hayatlarını kaybetmiş olan arkadaşlarımız için ve daha birçok yerde esnek, güvencesiz ve sağlıksız çalıştırılan bizler, tüm örgütlülüğümüzle yaşanan cinayetlerin takipçisi olacağımızı bildiriyor ve toplumun tüm kesimlerini “ölümlere dur” demeye çağırıyoruz.
Kaza, kader değil yaşananlar katliam!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder